Geçmişte veya
gelecekte yaşamak, yaşadığımız anı ıskalamak, birçoğumuzun yaptığı bir
hatadır. Güzel bir manzara karşısında otururken mutlu oluruz. Ama bu
manzaraya bakarken, ertesi gün olacakları veya geçen hafta olanları
düşünürsek mutluluk kaybolur.
Bazen düşüncelerimiz ve duygularımızın esiri oluruz. Düşünceler biz
istemesek bile zihnimizde dolanır. Artık biz düşüncelerimiz olmuşuzdur.
Onlar bizi yönetmeye başlar.
Bazen çevremizde ve içimizde olup biteni değil, kafamızda yarattığımız
yargılarımızla hareket ederiz. Her şeyi analiz ederiz, yorumlamaya
çalışırız. Gözümüzle değil, beynimizle bakarız. Bu yoğun anlamlandırma
çabası, aslında olan biteni hissetmememize yol açar.
Yukarıda sayılanların hepsi, farkında olmamanın bir göstergesidir.
Farkındalık;
Yargısız bir şekilde
Şimdiki ana odaklanabilmek amacıyla,
Dikkatinizi toplayabilmektir (John Kabat-Zinn)
Yaşam şimdiki anda yaşanır ve yaşamak en nihayetinde bir dizi şimdiki
andan oluşmuş bir dizidir. Ancak, şimdiki anda psikolojik olarak var
olmak insanlar için oldukça zordur. Sıklıkla geçmişte ya da gelecekte
yaşarız ve şimdiki deneyimlerimizi onlar hakkındaki
değerlendirmelerimizle bulutlandırırız. Bunu yaparken de
değerlendirmelerimizin deneyimlerle aynı şey olmadığını fark edemeyiz.
En temel haliyle, farkındalık şimdiki deneyimlerimizle onları kabul
ederek ve yargılamadan direkt temas kurma ile ilgilidir.
Farkındalık, uyarıcıların değerlendirilmediği, sınıflandırılmadığı ve
analiz edilmediği, kendine özgü açık ve alıcı bir bilinç formudur.
Farkındalıkta anlık yaşantılara yaklaşım açıklık, kabullenme, yansızlık
gibi niteliklere sahiptir. Deneyime yönlenme söz konusudur. Deneyime
yönlenme tamamen yargısızdır.
Farkındalık şimdiki deneyimin bilincinde olma ve onu kabul etme anlamına
gelir.
Farkındalık “Şu anda ne yaşıyorum” sorusunu yanıtlamak için, kendi
düşüncelerini, duygularını ve bedenini gözlemlenmesi yoluyla elde edilen
zihinsel bir durum olarak tarif edilebilir.
Farkındalıkta dikkat yargısız bir şekilde kendine odaklanmaktadır.
Düşünce, duygu ve bedensel duyumlar yargılanmadan ve anlık yaşantının
olağan ve geçici parçaları olarak izlenmektedir.
Farkındalıkta, düşünce ve
duygular, reddedilmemekte, yargılanmamakta, bastırılmaya ya da onlardan
kaçınılmaya çalışılmamaktadır.
Olumlu ya da olumsuz bütün anlık yaşantılar kabullenilmekte ve serbest
bırakılmaktadır. Böylece endişe, üzüntü, kaygı, öfke gibi olumsuz
yaşantılara karşı tolerans kapasitesi de artmaktadır.
Farkındalık; psikoterapi içerisinde otuz yıla yakın bir
süredir, düşünce, duygu ve beden duyumlarına belli bir şekilde
odaklanmayı amaçlayan bir psikoterapi yöntemi olarak kullanılmaktadır.
Bu psikoterapi yönteminin depresyon, panik atak, fobi, obsesyon, stres
gibi rahatsızlıklarda etkili olduğu araştırmalarda gösterilmiştir.
Farkındalık, terapide kendi duygu ve düşüncelerine karşı içgörü
kazanmayı, dikkatin negatif ve takıntılı şekilde kendine odaklandığı
düşünme biçimlerinden uzaklaşmayı sağlayan bir beceri olarak
değerlendirilmektedir.
Farkındalık, bir doğu felsefesidir.
Sadece budizmde var olan bir felsefe değildir. Farkındalıkla ilgili tüm
temel kitaplarda Mevlana ve onun anlayışına da yer verilmektedir.
Farkındalık daha varoluşçu ve humanistik bir yöntemdir.
|