Yargısızlık öznel deneyimlere önceden var olan bilgilere başvurmadan
yaklaşma, deneyimleri sınıflandırmadan ve eleştirmeden gözlemleme
anlamına gelmektedir. Acının kaynağı deneyimlerin kendileri değil,
deneyimlerle kurulan, yargıların yönlendirdiği tutunma ilişkisidir.
İnsan zihni, düşünceleri, duygularına hatta bedende hissedilen duyumları
değerlendirme eğilimindedir. Düşünce ve duygulara iyi, kötü, yanlış,
hoş, berbat gibi etiketlerle yaklaşır. Bu zihnin otomatik bir
davranışıdır.
"Neden?" sorusu dünyayı anlamak için iyi bir yol olabilirken, duygu ve
düşüncelerden oluşan iç dünyayı anlayabilmek için yetersiz bir
yöntemdir. Kimi zaman bu yöntem kişinin iç dünyasını daha da
karmaşıklaştırır. Örneğin duygusal olayları "neden?" sorusu ile
açıklamak gibi.
Bazı psikolojik rahatsızlıklarda, kişilerin kendi deneyimleriyle
ilgili yargıları önemli bir rahatsızlık kaynağı haline gelebilir.
Örneğin,
Panik Atak veya
Panik Bozukluğu’nda, terleme ya da nefes
darlığı
gibi sıradan bedensel tepkiler, “tehlikeli” ya da “korkutucu” gibi
yargılarla değerlendirilir.
Yargılamaya verilebilecek bir başka örnek, Bulimia ya da Anoreksiya gibi
yeme bozukları bulunan kişilerin kendi bedenleriyle ilgili yargılarıdır.
Bu bozukluklara sahip kişiler, kendi bedenlerini, “çirkin” ya da “itici”
gibi olumsuz kategorilere göre değerlendirirler.
Depresyonda ise kişi kendi yaptığı her şeyi yargılar, sorgular ve
eleştirir.
Tüm bu yargılarsa, beraberinde pek çok olumsuz duyguyu da getirmektedir.
Farkındalık, yargısızca gözlem yapmaktır. Kendi deneyimlerine ve
çevresinde gerçekleşenlere, eleştirmeden, sınıflandırmadan,
etiketlemeden ve yargılamadan bakabilme becerisidir.
Farkındalık, kişinin kendisini ‘biçim’lerden ‘yargı’lardan arındırarak
‘öz’ü fark etmesidir. Her şey göze bir ‘biçim’ ile ulaşır. Farkındalık, deneyimleri
değerlendirmeden ve sınıflandırmadan oldukları gibi görebilmeyi
sağlar.
Yargısızlık becerisi özel tekniklerle öğrenilebilmektedir...
---------
“Yanlış ve doğru davranmayla ilgili fikirlerin ötesinde bir yer var.
Seninle orada buluşacağım.”
Mevlana Celaleddin Rumi
---------
|